İSABETLİ ODAKLANMA STRATEJİSİ

Screenshot_4

Size bu yazımda “İSO”dan bahsetmek istiyorum. İSO’nun açılımı “İstanbul Sanayi Odası” değil, “International Organization for Standardization” yani “Uluslararası Standartlar Teşkilâtı” hiç değil. İSO’ya ben “İsabetli Stratejik Odaklanma” adını veriyorum. Bir şirket yaptığı ana işe yani “core business”a ne kadar odaklanırsa ve gelişim stratejisini bu odağa göre belirlerse, o şirket kendi spesifik iş alanında, uzmanlığı, bilinirliği, kabul görürlüğü ve gelişimi ile başarıya ulaşma ihtimalini o oranda arttırır. Bir başka deyişle, iş dünyasında bir şirketin gücü odaklandığı ana işi kadardır. Basit bir örnek verecek olursam, “Starbucks ne satar?” desem aklınıza ilk ne gelir?  Sanrım kahve deriz, öyle değil mi? Starbucks kahvenin yanına elbette kahveyle birlikte olabilecek, tamamlayıcı/çağrıştırılabilir ürünler sunuyor ama tamamen, bambaşka “ne alaka” hatta “kel alaka” diyeceğimiz bir şey de sunmuyor bize. Yani Starbucks şöyle demiyor “yahu bizim iş de bayağa tuttu, çok da popüleriz, testiyi akarken doldurmak lazım, o zaman şöyle dükkanın giriş tarafına döner ekmek ya da balık ekmek tezgahı da ekleyelim, sen satışları o zaman gör ” demiyor. Markası için İSO’yu uyguluyor yani yaptığı ana iş’te gelişmek ve iyi olmak için strateji geliştiriyor. Bu sırada kendini güncelliyor. İsabetli Stratejik Odaklanma ile de yaptığı işte başarılı oluyor. Dünya’da insanların aklına belki de kahve denilince ilk gelen marka oluyor. Bir çok başarılı markanın uyguladığı İSO formülü aslında “keep it simple”dır. Şimdi  cümlelerimdeki şirket kelimesini “profesyonel” ve “kişisel marka” kelimesi ile yer değiştirin lütfen. Strategy Sizin için bunu kolaylaştırayım: “Bir profesyonel/kişisel marka yaptığı ana işe yani “core business”a ne kadar odaklanırsa ve gelişim stratejisini bu odaklanmaya göre belirlerse, o profesyonel kendi spesifik iş alanında uzmanlığı, bilinirliği, kabul görürlüğü ve gelişimi ile başarıya ulaşma ihtimalini o oranda arttırır. Bir başka deyişle, iş dünyasında bir profesyonelin/kişisel markanın gücü odaklandığı ana işi kadardır. Cümlelerimin tamamı aynı zamanda bireyler, girişimciler, kişisel markalar için de geçerlidir. İSO sadece şirketler ve markalar için değildir. Yani İSO hem makrodur hem de mikro. Hem atom içindir, hem de madde. Atom “kişisel marka” ve “birey”i temsil eder. Madde işe “şirketi” ve “marka”yı. İSO sadece markanın müşterinin zihninde isabetli konumlanmasıyla ilgili  değildir. İSO gerek bireysel gerek kurumsal her alanda stratejik bir konudur. Odaklanmamak ya da odaklanmayı bir strateji olarak görmemek  şirketin, markanın kendini müşterilerine, insanlara “anlatmasını”, aynı zamanda iletişim, tedarik ve  yönetimi de zorlaşır, karmaşıklık artar. Aslında odaklanma aslında küçük bir alanı sahiplenmek, yoğunlaşmak ve  diğer olası alanları reddetmek anlamına da gelir. Bu tercihi yapmak,özellikle satış hedeflerin artık saniyelere bölündüğü yeni dünyada bir şirket, bir  girişimci ya bir profesyonel için zor bir karardır. Çünkü şirketler de insanlar da daha çok sahip olmak ister. Daha çok iş almak, daha çok müşteri kazanmak, daha çok popüler olmak, daha çok, daha çok… Yeni dünyada odaklanma bir çok şirket ve kişisel marka için zaman kaybı ve kazançtan vazgeçmek anlamını taşıyor. Bir çok şirket ve kişi için “odaklanma” düşüncesi “ya tren kaçarsa sendromu”nu da beraberinde getiriyor. Böyle düşünüldüğü için de sanırım ironik bir şekilde hiç birşeye tam ve isabetli odaklanamıyor, her şeyden biraz biliyor, herşeyi biraz yapıyor, herşeyden biraz okuyor ve herşeyden biraz oluyoruz. Kaçan trenler elbette olacak ama siz bilet aldığınız trenin 1.sınıfında mısınız onu söyleyin. Kural ise basit bir işe ne kadar isabetli stratejik odaklanırsak o kadar başarılı oluruz. Peki bir çelişki yok mu? “Odaklanma, şirketi/profesyoneli değişimler karşısında katı bir hale getirmez mi?” İşte burada devreye değişim giriyor Değişim karşısında her şey eskimeye mahkumdur. Değişimin karşısında eskimeyen tek şey gelişimdir. Oluşturulan isabetli stratejiler de elbette güncelliğini yitirebilir. Bu yüzden stratejiler aktif olmalıdır. Yani değiştirilebilir, geliştirilebilir ve esnek… Günümüz dünyasında teknolojik herşeyi ama herşeyi hızla eskitiyor, “core business” yani ana işine odaklanmış  fakat geçmişte kalmış sayısız şirket, marka ve kişisel marka örneği var. Marka olarak aklıma gelenlerden biri Smith&Corona, 1886 yılında kurulan, daktilo üretiminde iddalı olan bu marka, odaklandığı bu işte 1985’lere gelindiğinde kişisel bilgisayarların hayatımıza girmeye başlamasıyla bir darboğaza girmiş ve bir süre sonrada iflas etmiş ve bugün ismi bile hatırlanmayan bir marka haline gelmiştir. Tıpkı bunun gibi, bir zamanların dev ve başarılı şirketleri, markaları, kişisel markaları sonranın kaybeden şirketleri, markaları ya da kişileri olarak karşımıza gelmedi mi? Bu yüzden İSO yani “İsabetli Stratejik Odaklanma” aktif olmayı gerektirir.  İSO donmak ya da durmak, bir fikre yapışıp kalmak demek değildir.  Stratejilerin isabetli, hedefe götüren, amaca hizmet eden aynı zamanda  bu zamanın ruhunu yansıtması, trendleri takip etmesi, yeni nesil ve yeni dünyanın koşullarına ayak uydurması